15 Aralık 2014 Pazartesi

"Çay'ın Şampanyası": Darjeeling



Darjeeling, çayseverlerin Hindistan dendiğinde aklına gelen ilk iki çaydan birisidir belki de.. Bir Hintli arkadaşıma Hindistan’ın neresinden olduğunu sorduğumda, “Guwahati” demişti. Benim boş bakan gözlerim karşısında, “Assam çayını biliyorsundur, işte o bölgeden” deyince gözümde hafif bir bilinç ışığı belirmişti. Sonrasında, Assam’ın doğusunda bulunan ve en az Assam kadar meşhur olan Darjeeling çayından ikram etmişti, çay en temel görevlerinden birini daha yerine getirmişti: dostluk başlangıcına vesile olmak..

Dostlukların tarihini (bu yazı kapsamında) es geçip, Darjeeling’in tarihine gelecek olursak, aslında İngilizlerin Hindistan’daki sömürgecilik tarihine dayandığını görürüz. Hindistan’da ilk kez Darjeeling Valisi Dr. Campbell tarafından 1835 yılında Çin’den getirdiği (kaçırdığı) tohumları bahçesine dikmesiyle filizlenmiş ilk çay yaprakları.. Kısa sürede çayın toprağa şaşılacak denli uyumu sayesinde, filizlendiği bölgenin adını almış Çin’den getirilen çay yaprakları ve adı olmuş Darjeeling çayı. Öyle ki, “çayın şampanyası” diyorlar Darjeeling için ve bu bölgede üretilen çay yapraklarının tadını veremiyor başka hiçbir toprak. Bu arada Dr. Campbell’in Hindistan’daki çay girişiminin amacının çayın doğrudan İngiltere’ye ihraç edilmesini sağlamak olduğunu hatırlatmakta yarar var, zira bundan 150 yıl önce çay Hintliler tarafından bilinmiyor ve dolayısıyla içilmiyormuş. Ancak bugün Hindistan’daki toplam üretimin neredeyse %80’i ülke içinde tüketiliyor ve çay (ya da chai) bir “milli içki” durumuna gelmiş durumda.

Darjeeling çayının hangi çay kategorisi altında değerlendirilmesi gerektiği konusu ise ayrıca enteresan. Her ne kadar uzun yıllar boyunca uzmanlar tarafından, Darjeeling siyah çay kapsamında değerlendirildiyse de, son yıllarda, çoğunlukla oksidasyon oranının %90’ın altında olması nedeniyle oolong’a daha yakın olarak kabul ediliyor.

Darjeeling’de hasat zamanı da çayın pazardaki niteliğini değiştiren önemli bir faktör. Esas olarak ikinci hasat zamanı (Haziran-Temmuz) için küresel talep yüksekken, son yıllarda ilk hasata (Mart-Nisan gibi) yönelik talep de artmaya başlamış. Son olarak da Muson yağmurları sonrası (Ekim, Kasım dönemi) hasat zamanı ki, bu dönemde çayın kalitesinin göreli olarak daha düşük olduğu kabul ediliyor uzmanlarca ancak bu dönemde de kaliteyi artırmak için çabalar var. Bu nedenle Darjeeling alırken, hasat döneminin hangisi olduğunu sormakta yarar var :)

Biz Freiburg’da soğuk bir Mart günü içimiz ısınsın diye girmiştik Teapot’a.. Sevimli Hintli satıcı kadının tavsiyesiyle aldığımız ve bizzat kendisi tarafından vanilya çubuklarıyla harmanlanmış bir Darjeeling aşağıda gördüğünüz fotoğraflara konu mankenliği yapan çay :) Tadı ve görüntüsü daha çok ikinci hasat dönemini andırsa da, tam olarak hangi hasat dönemine ait olduğunu hatırlamıyorum aldığımız çayın.


Bizim fincanlarımızı neşelendiren Darjeeling’in son derece dengeli, vanilya çubuklarından mı yoksa doğrudan çayın etkisinden mi emin olamadığım cevizimsi bir tadı var. 

Darjeeling de diğer pek çok çay gibi birkaç kez demlenmesi halinde de tadından bir şey kaybetmiyor, ilk demde rengi biraz daha açık olacak, demini aldıkça rengi koyulaşacaktır. 85 dereceyi aşmayan bir sıcak su Darjeeling yapraklarıyla buluşmaya hazır kabul ediliyor.

Keyifle kalkan fincanlara :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder